KIRMIZI TÜY

Rider – Waite – Smith (RWS) destesini düşündüğümde en sevdiğim sembolün kırmızı tüy olduğunu fark ettim. Kırmızı tüyü, Deli, Ölüm ve Güneş kartlarında görüyoruz. Bu üç kartın üzerindeki tek ortak sembol elbette ki yalnızca kırmızı tüy değil. Her üç kartta da güneşin farklı evrelerini görmekteyiz ve her üç kartın üzerindeki figür de elinde bir nesne tutmakta. Ayrıca kartlar üzerine düşündükçe kartların çok katmanlı anlamları sayesinde bu türden birçok analoji bulmak mümkün ancak biz şimdilik kırmızı tüy sembolü üzerinde duracağız.

Kırmızı tüy, kaynaklarda yaşam enerjisi (çi, prana), aktiflik, canlılık, stabilite, güç, kuvvet, cesaret, tutku, şans anlamlarına geliyor. Tarot kartlarında kırmızı tüy sembolünün seçilmesinin nedenlerinden birinin, kök çakranın (mulahadra) renginin kırmızı olması oldukça muhtemel. Bundan başka, Deli kartında kırmızı tüy “S” şeklindedir ve bu bize caduceus ve kundalini enerjisini hatırlatır. Caduceus, Hermes’in asasıdır. Kuyrukları birbirine değen ve bir asaya sarılıp sarmal oluşturarak yukarı yönde ilerledikten sonra birbirine bakan iki yılan ve asanın topuzunun iki yanında bulunan iki kanattan oluşur ve spiritüel uyanışı simgeler, yani kundalini uyanışını… Tıpkı Baphomet sembolünde olduğu gibi. Ölüm kartındaki kırmızı tüy de bu uyanış sürecini anlatır. Güneş kartındaki kırmızı tüy ise yukarı yönlüdür ve artık uyanış tamamlanmıştır. Bir başka deyişle Deli’nin yolculuğu süresince Ego ölmüştür ve kundalini uyanışı yaşanmıştır.

Tarot, ruhun olduğu kadar aklın ve zihnin de yolculuğudur. Hava elementiyle olan ilişkisi sebebiyle tüyler aklı, zihni ve entelektüelliği temsil ederler. Örneğin Deli kartı söz konusu olduğunda aslında Deli ismiyle ile ifade edilen figür ne aptal ne de budaladır, aksine oldukça zekidir ve öğrenmeye hazır bir tabula rasadır. Buna karşın, Deli’nin tecrübe eksikliği vardır ve her döngüde yolculuk safhaları bir bir tamamlanmaya başladığında Deli, edindiği deneyimlerle olgunlaşıp yeni bir karakter kazanacaktır. Bu sebeple Deli kartı için kırmızı tüy, aklı ve entelektüelliği simgeler diyebiliriz. Ölüm kartında ise kırmızı tüy yaşam gücünü ifade eder. Yaşam gücünün yok olması bir anlamda aklın da ölümüdür. Bu sebeple Ölüm kartında kırmızı tüy aşağı yönlü ve oldukça gösterişsizdir. Güneş kartı ise Kabalistik hayat ağacı şemasında reş harfine tekabül eder. Bu şemada “reş”, güneş yolunun ismidir ve İbranicede “reş” kelimesi baş anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Güneş kartında da akıl ve entelektüelliğe vurgu kırmızı bir tüyle yapılmış olur. Doğumu temsil eden Deli kartıyla filizlenmeye başlayan zihin, değişimi temsil eden Ölüm kartıyla başkalaşır ve yeniden doğumu temsil eden Güneş kartı ile de son formuna ulaşır.

De menagerie, Melchior d’Hondecoeter, 1690

Peki tarot kartlarına nereden gelip konmuştur bu kırmızı tüy? Deli kartında figürün omzunda taşıdığı azık çantasının üzerinde bir kartal başı bulunmaktadır. Dolayısıyla Deli’nin başındaki yeşil taca tutturulmuş kırmızı tüyün bir kartal tüyü olduğu varsayılabilir. Amerikan yerlileri için başlıklarında kırmızıya boyanmış bir kartal tüyü taşımaları savaşta yaralanmış ve hayatta kalmış olmalarının bir sembolüydü. Geçmişten bu yana ritüellerde kırmızı tüy kullanımı mücadele gücümüzü çalıştırarak içimizdeki savaşçı arketipiyle bağlantı kurmayı ve onu etkinleştirmeyi sağlamanın bir yoludur. Bir başka görüşe göre ise kırmızı tüy, rengi sebebiyle Fenix (Simurg, Anka) kuşunu, dolayısıyla yeniden doğumu temsil etmektedir ve Deli, Ölüm ve Güneş kartlarının doğum, ölüm (değişim) ve yeniden doğumu ifade etmesi bir tesadüften ibaret değildir. Diğer bir görüş ise bu tek tüyle tanrıça Ma’at’a gönderme yapıldığını öne sürer. Tanrıça Ma’at, Mısır inançlarında düzen, doğruluk, denge ve adalet tanrıçasıdır ve başında bir bantla çevrilmiş bir deve kuşu tüyü taşır. İnanışa göre ruh kalpte yaşar ve Anubis Maat’in başında taşıdığı “doğruluk tüyü”nü terazinin bir kefesine ölülerin kalplerini ise diğer kefeye koyarak tartar ve ölen kişinin hayattayken iyi biri olup olmadığını değerlendirir (psikostazi). Kalp tüyden hafifse bu ölen kişinin iyi biri olduğu anlamına gelir ve kişi Aaru’ya gönderilir ancak kalp daha ağır gelirse ölülerin kalbiyle beslenen Ammit kalbi yer ve kişinin ölen kişi Duat’ta kalmaya mahkum bırakılır ve yeniden doğum şansını kaybeder.

Kuşların göklerde özgürce uçabiliyor olmalarından dolayı onlara ruhani özellikler atanarak kutsal kabul edilmeleri ve kuş tüylerinin spiritüel birer iletişim aracı olması anlayışı çok eskilere dayanmakta. Örneğin Türkler için kuşlar Gök Tanrı’nın temsilcilerinden biridir. Mısır tanrısı Horus’un başı bir şahin başıdır. Yine Mısır tanrısı Thoth’un başı, bir ibiş kuşunun başıdır. Yunan mitolojisinde tanrıça Hekate’nin mesajcı bir baykuşu vardır. İrlanda mitolojisinde tanrıça Morrigan’ın karga formuna girip savaş meydanında uçtuğuna inanılır, bu nedenle karga tüyü kutsal sayılır. Hint mitolojisinde Vişnu’nun bineği Garuda insan vücutlu, kartal başlı, kartal kanatlı bir figürdür. Slav mitolojisinde Gamayun insan başlı kuş vücutlu, her şeyi bilen ve insanlara tavsiyeler veren bir varlıktır. Çeşitli folklorlerde bunlara benzer bir çok insan-kuş karışımı hibrit varlık ve kuşlara dair bir çok mit bulabilmek mümkündür. Günümüz popüler kültürüne göre ise kuş tüylerinin meleklerle ilişkilendirildiğini duymayanımız çok azdır. Birden bire önlerinde belirdiğini düşündükleri tüylerin, meleklerin bir selamı ve işareti olduğuna inananların sayısı azımsanacak gibi değildir. Bu kişiler için kırmızı tüy iyi şans anlamına gelmekte ve bazı fiziksel ve ruhsal problemlerin iyileşebileceğinin işareti olarak kabul edilmekte.

Tarot okumaya başladığım ilk dönemlerde, kırmızı tüy, taşıdığı tüm bu anlamlar sayesinde bana tarot kartlarının bir palimpsest gibi okunabileceğini fark ettirmişti. Tarot kartları rastgele seçilmiş figürlerden ve şekillerden oluşan kartlar değillerdir, yani hiçbir sembol orada öylesine bulunuyor değil. Özellikle Rider – Waite (Smith) destesini ve Pamela Colman Smith’in Altın Şafak Hermetik Cemiyeti üyesi olduğunu düşündüğümde bu destede henüz keşfedemediğimiz birçok bağlantı ve anlatı olabileceğini düşünüyorum. Böylesi detaylarla bezenmiş kartların tasarımcısının da ayrıca bir yazı ile daha onurlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Pamela Colman Smith’in hikayesini bir başka yazıda anlatmak üzere…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir