“HADLEY CADISI” MARY WEBSTER

Mary Reeve (Webster)’in 1617 – 1624 yılları arasında İngiltere’de doğduğu ve ailesinin daha sonra Massachusetts Körfezi Kolonisi’nde bulunan Springfield’a yerleştiği bilinmekte. Mary, 1670’te William Webster’la evlendi. Bu sırada Mary 46 ve William ise 53 yaşındaydılar. Çift, Springfield’in kuzeyinde, Connecticut nehri kıyısında bulunan Hadley kasabasında yaşamaya başladı. İkilinin maddi olanakları öylesine kötüydü ki bazen kasaba halkından yardım almak zorunda kalıyorlardı ve bu durum da çiftin kasabalının antipatisini kazanmasına sebep oluyordu.

Mary’nin cadılıkla suçlanıp yargılanmasına sebep olan olayları Sylvester Judd, History of Hadley adlı kitabında şöyle anlatıyor:

Mary Webster’ın pek de uysal olmayan yaradılışı yoksulluk ve ihmalle daha iyi hale gelmiş değildi, incitildiğinde sert sözler kullanıyordu. Küçümsendiğinde ya da kötü muamele gördüğünde, huysuzlaşıyor ve komşularından bazılarına kin güdüyordu.

Kapısının önünden geçilerek gidilen otlağa doğru ilerleyen arabalara koşulmuş atlar, Mary onları büyülediği için bir anda duruyorlar ve geriye dönerek koşmaya başlıyorlardı, öyle ki hiçbir at Mary’nin kapısının önünden geçemiyordu. Böyle durumlarda arabacılar, Mary’nin evine girerek onu kamçılıyor ya da kamçılamakla tehdit ediyorlardı ve Mary de geçmelerine izin veriyordu.

Bir başka hikayeye göre, bir başka evde ocağın bacasından içeriye giriveren bir tavuk kazanda haşlandı ve çabucak fark edildi ki Mary Webster’ın da bir yanık izi vardı.

Bu yanık izini Mary’nin bazı komşuları “cadı damgası” olarak adlandırmaya başladılar. Bazı komşulara göreyse Mary, komşularını rahatça gözetleyebilmek için tavuk kılığına girmişti, diğerlerine göre de Mary komşuları gözetlemesi için onlara tavuk kılığında bir “familiar” göndermişti. Batı demonolojisinde “familiar”, bir cadıya şeytan tarafından hediye edilen ya da başka bir cadıdan miras kalan kurbağa, kedi, köpek, böcek gibi küçük bir hizmetkar hayvan ya da küçük bir şeytani varlıktır.

Mary, 27 Mart 1683’te Northampton idari mahkemesinde yargılandı. Yargıçlar, John Pynchon, Peter Tilton, Philip Smith (bkz. Pamela Colman Smith), William Clarke ve Aaron Cooke’tan oluşmaktaydı ve vakanın daha etraflıca incelenebilmesi için Mary’nin Boston’a gönderilmesine karar verdiler.

Nisan 1683’te Mary, Boston’a gönderildi. 1 Haziran 1683’te görülen mahkemede suçsuz bulundu ve Hadley’e geri döndü. Hadley halkı, ustaca yaptıkları şahitliklere rağmen Boston jürisini Mary’nin bir cadı olduğuna ikna edemediklerine epey hoşnutsuzdu. Bir süre sonra, Mary’i Boston’a gönderen yargıçlardan Philip Smith hastalanınca da bu durumdan Mary sorumlu tutuldu.

Portrait of a Puritan Lady, Berwick Museum & Art Gallery, 1638

Salem Cadı Mahkemeleri’nin önde gelen isimlerinden Cotton Mather, Magnalia Christi Americana adlı kitabında Philip Smith’in son günleri hakkında şunları yazıyordu:

Bay Philip Smith, … , 1684 kışında tüm New England’ı şaşkınlığa uğratan korkunç bir büyü ile öldürüldü...

(Philip Smith) Ocak ayının başlarında siyatik ağrıları çekmeye ve iyiden iyiye hastalık hastalığından muzdarip olmaya başladı. Refakatçiler, onda ölümden sonraki hayata dair bir merak görüyorlardı, fazlaca hevesli ve mutluluk içindeydi. Dünyevi şeylerden o kadar kopmuş ve yorulmuştu ki hayatta kalmak için dua etmeyi isteyip istemediğini bilmiyordu. Yalnızca ilahi aşkın kendisiyle olacağından fazlasıyla emindi. Kendini kaybederek, “Tanrım, dur! Yeter, şu zayıf hizmetkarının taşıyabileceğinden fazla bu!” diye haykırıyordu. Ancak tüm bunların ortasında, kendisini tehdit eden hasta kadının (Mary Webster) büyüler yaparak üzerinde etki bıraktığını söylemekten de geri durmuyordu.

Mather, Smith’in hasta yatağında yaşanan garip olaylardan da bahsediyordu. Nöbet geçiren Smith’in yatağının etrafında tırmalama sesi duyuluyor, yatağının üzerinde alevler beliriyordu. Bazen de odayı garip kokular kaplıyordu, bir defasında odayı alevde kızaran elma kokusu kaplamıştı ve odadaki tüm elmaları atmak zorunda kalmışlardı. Ayrıca refakatçiler, yatağın içinde kedi büyüklüğünde bir varlık hissetmişler ancak ona dokunmayı başaramamışlardı. Hastalık ve ölüm hakkında sınırlı derecede bilgiye sahip Püriten kültürde bu türden vakalar ve zorlu hastalıklar ya tanrıdan gelen bir ceza olarak kabul ediliyordu ya da hastaya büyü yapıldığının bir işaretiydi.

Kasabalılardan bazı genç adamlar, Mary’i huzursuz ettiklerinde Smith’in acılarının dinip, adamın huzur içinde uyuduğuna inanıyorlardı. Bu sebeple, Mary’nin peşine düşmeye karar verdiler. Bundan sonra Mary’nin başına gelenleri, Thomas Hutchinson’ın History of the Massachusetts Bay Colony adlı kitabından takip edebiliyoruz:

Philip Smith hasta yatağında yatarken, bir kaç genç adam, yaşlı kadının üzerinde bir deney yapmaya karar verdiler. Mary’i sürükleyerek evden çıkardılar. Sabaha dek ve neredeyse son nefesini verene kadar Mary’i boynundan bir ağaca asılı halde tuttular. Daha sonra kadını aşağı indirerek bir kaç kez karda yuvarladılar ve sonunda da karın içine gömerek orada bırakıp gittiler; ancak Mary hayatta kalırken, melankolik adam öldü.

Bu olaydan hemen sonra Philip Smith, hastalığına yenik düştü ve Mary ise 11 yıl daha yaşayarak 1696’da hayatını kaybetti. Bu süre içerisinde zorbaların cezalandırılmadığı ve kasaba halkının Mary’e sıkıntı vermeye devam ettikleri şüphe götürmez ama Mary’i tekrar cazalandıramadılar çünkü dönemin yasalarına göre bir suçtan bir defa cezalandırılan kişi, aynı suç için bir kez daha cezalandırılamazdı. Ölümünden sonra Mary’nin evinden bir yatak, evin bakım ve temizliğine yarayacak bir iki eşya, eşinden kalan bir İncil, bir Mezmurlar Kitabı ve üç de vaaz kitabı çıkmıştır.

Kanadalı yazar ve şair Mary Atwood, Mary Webster’ın atalarından biri olduğunu öne sürerek 1985 yılında Mary’e ithaf ettiği The Handmaid’s Tale adlı kitabı ve 1995 yılında da yine ona ithaf ettiği Half – Hanged Mary adlı şiiri yazmıştır.

Mary Webster bugün hala bir çok kadına ilham kaynağı ve en kötüsü yaşansa bile güzel günlerin geleceğine dair umut ışığı olmaya devam etmekte. Tıpkı tarot destesindeki Asılı Adam kartı gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir